Etik kavramı çoÄŸu kitlelerce farklı ifade edilip tanımlanmasına karşın herkesçe aynı anlam ile anlaşılmaktadır. Bu anlam da kiÅŸiler için herhangi bir vakıanın veya durumun deÄŸerlendirilmesi durumunda karşımıza çıkan ölçüttür. Etik, herhangi bir durumun veya fiilin gerçekleÅŸtirilmesi durumunda karşısına çıkan ahlaki deÄŸerler bütünüdür.[1] Meslek etiÄŸinde ise durum daha da dar alandaki deÄŸerlendirmeye iliÅŸkindir zira toplumsal etiÄŸin belirli bir sınıfına veya belirli kiÅŸilerine atfedilen bu deÄŸerlendirme, icra edilen meslek ile baÄŸlantılı fiillerde kendini göstermektedir.
Hukuk etiÄŸi veya meslek etiÄŸi konularında farklı alanlara dair çok fazla deÄŸiÅŸkenin bulunduÄŸuna iÅŸaret etmemiz gerekir. Yukarıda da deÄŸinildiÄŸi gibi etik kavramı ile ahlakın baÄŸlantısını irdelememiz gerekecektir. Etik kavramı ahlak kavramından daha mücerret olup kiÅŸilerin düÅŸünce yapısında karşımıza çıkarken ahlak kavramı insanların davranışları ile varlığını gözler önüne sermektedir. Her ne kadar düÅŸüncesel varlıkları kiÅŸilerde etki yaratsa da ahlak, her daim etiÄŸe nazaran daha pratiktir. Bu nedenle etik kavramının tanımını ahlaki deÄŸerlerin bütünü, dizinimi olarak ifade etmek daha yararlıdır. Takdir edileceÄŸi gibi etik kavramının meslek gruplarında da karşımıza çıkması doÄŸaldır.
Toplum için farklı mertebelere sahip mesleklerin icra edilmesindeki hareketlerin tümü için muayyen kurallar söylenemeyecektir. Toplumun bahÅŸettiÄŸi saygı, beslediÄŸi sevgi ve duyduÄŸu ihtiyaç dolayısı ile her meslek için farklı ahlaki deÄŸerlerin, kuralların bulunduÄŸunu ve bu nedenle de zaman ve mekâna baÄŸlı olarak bu kurallar deÄŸiÅŸmek zorundadır. Hukuk dünyası için ise hukuksal etik ve meslek etiÄŸinin birbirinden farklı olduÄŸu söylenebilecektir. Hukukun nihai amacı için varlık gösteren farklı meslek gruplarında da etik kurallarının farklı olduÄŸunu aynı hareket için farklı meslek gruplarında doÄŸal, tahammül edilebilir ve yanlış olarak deÄŸerlendirmeye tabi olduÄŸunu söyleyerek ulaÅŸabilmekteyiz. Hukuk etiÄŸinin hukuk kavramı ile toplumdaki öÄŸrenilmiÅŸ ödevler ve kazanılmış ahlak yapısıyla baÄŸdaÅŸtırsak da meslek etiÄŸi kavramında karşımıza toplumun yanında meslek grubunun kendisi de katılmaktadır ve etik kurallarına dikkat edecek kiÅŸiler de bizatihi kuralların oluÅŸmasında, deÄŸiÅŸmesinde etkin rol oynayacaktır.
2. Etik ile Bağlantılı Varlıklar
Bu baÅŸlığa hukuksal etiÄŸin tanımını yaparak baÅŸlamak gerekecektir. Hukuk etiÄŸi; hukuk kurallarının oluÅŸmasında, iÅŸlemesinde ve denetlenmesinde göz edilen ahlaki deÄŸerler bütünüdür. Burada dikkat etmek gerekir ki daha oluÅŸmamış bir kural için etik kavramı çok önemlidir zira oluÅŸumunda etkin rol oynayacaktır. Hukuk etiÄŸi kurallarının varlığı hukukun üstünlüÄŸü ve adaletin oluÅŸması için farklı deÄŸerlerin korunmasına istinaden de oluÅŸabilecektir. Yaptığımız tanıma göre hukukun kaynaklarının da doÄŸrudan etkisine dikkat etmemiz gerekir. Hukukun kendisini yazılı kurallar ile gösterdiÄŸi sistemimizde beslendiÄŸi kaynaklar ise din, toplum ahlakı, adabı muaÅŸeret kuralları ile örf, adet kuralları olarak karşımıza çıkıp toplum hayatının düzenlenmesinde elzem niteliktedirler. Saydığımız kavramlar ile hukuk etiÄŸi ve meslek etiÄŸi kavramının baÄŸlantılarını keÅŸfetmemiz gerekir.
Etik kavramının oluÅŸmasının altında toplumun bireylerinin iÅŸbu kurallara inanması yatmaktadır. Toplum etik kurallarına inancını ne kadar taze tutarsa kurallar da taze kalan inanç süresince paslanmayacaktır. İnançtan söz etmiÅŸken elbet toplumun çoÄŸunluÄŸunun inandığı din kavramını irdelememiz gerekecektir. Din kurallarına bakıldığında toplumun yaÅŸamı için getirilen ve kendi inançları doÄŸrultusunda doÄŸruluÄŸu önemli olmayan kuralların olduÄŸunu göreceÄŸiz. Bu kurallar elbet daha geniÅŸ bir kapsam sahasına sahip olup hukuk kuralları ve etiÄŸi için de beslenme kaynağıdır. Toplumun inancına göre ÅŸekillenen kuralların beslendiÄŸi din kurallarının basmakalıp olması ile de aslında deÄŸiÅŸime yatkın olmayan kaynaktan bahsetmemiz daha doÄŸru olacaktır. Zamanın ilerlemesi ile yanlış olarak deÄŸerlendirilen birçok hareketin günümüzde tahammül edilebilir hatta doÄŸru olduÄŸu deÄŸerlendirmesi bulunurken deÄŸiÅŸtirilebilen deÄŸerlendirmenin kaynağında din kavramının etkisi çok az olacaktır. Din kurallarının var olma ve iÅŸlem kazanması ile uygulanması arasında en azından etik kuralları için deÄŸiÅŸkenlik oluÅŸmamıştır. Bu açıdan bakıldığında niteliÄŸi yüksek, deÄŸiÅŸkenliÄŸi az ve etkisinin de göz ardı edilemeyeceÄŸi din kaynağı meslek etiÄŸi için de elzemdir.
Tanımımızı oluÅŸtururken yararlandığımız ahlak kavramı da baÄŸlantılı olduÄŸu için incelemeye ÅŸayandır. Ahlak kavramı toplumun birliÄŸinde oluÅŸabileceÄŸi gibi bireylerin kendilerinde de müstesna olarak farkını ortaya koyabilen bir kavramdır. Bu açıdan ahlak kavramının oluÅŸtuÄŸu taban hem kitle hem birey gücüne sahiptir. Ahlakın varlığı için toplumun kendisinin oluÅŸmasını aramaktan ziyade bireyler için bu kurallarının varlığının tanınması yeterli olacaktır. Ahlakın topluma atfedildiÄŸi deÄŸerlendirmede, toplumun tamamı tarafından keÅŸfedilmeyen veya kabul edilmeyen ancak belirli bir kısmı için varlığını çoktan oluÅŸturmuÅŸ olan ahlak kuralları deÄŸerlendirme dışında kalacaktır ve bu durum da ahlakın nihai amacı ile örtüÅŸmeyecektir. Bireylerin kendi içinde varlığını kabul ettiÄŸi ahlak kuralları da çoÄŸunlukla toplum tarafından kabul edilen ahlak kurallarını karşılamayıp farklı olacaktır. ÖrneÄŸin toplum için kabul edilmiÅŸ olan ahlak kuralı birey için daha esnek bir yapıya sahip olabileceÄŸi gibi toplum için esnek yapıya sahip bir olgui birey için kırmızı çizgiler ile sınırı çizilmiÅŸ bir ahlaki yapıya sahip olabilecektir. Bu açıklamalar ile ahlakın manevi yapıda olduÄŸu ve her bireyin manevi dünyasında karşılanan deÄŸerler ile ortalama bir toplum ahlakının oluÅŸturulduÄŸu söylenebilecektir. Ancak belirtildiÄŸi gibi ahlakın varlığı toplum ile deÄŸil birey ile baÅŸlayacaktır ve varlığı için toplumun takdirine deÄŸil bireyin inancına ihtiyacı vardır. Bir diÄŸer deÄŸerlendirme olarak da ahlakın toplum ve birey nezdinde deÄŸiÅŸkenliÄŸine vurgu yapmamız da gerekecektir. Zamanın etkisi ile ahlak yapısının gün be gün deÄŸiÅŸtiÄŸini bu nedenle de ahlakın canlı bir yapısı olması ile deÄŸiÅŸim gücünün diÄŸer kavramlardan daha yüksek potansiyele sahip olduÄŸunu vurgulamalıyız.
Yukarıdaki kavramlar kadar geniÅŸ bir alana sahip olmayan ancak hitap ettiÄŸi kitle ile de dar olmayan bir nüfusa sahip diÄŸer kavramımız ise adabı muaÅŸerettir. Deontoloji olarak da adlandırabileceÄŸimiz bu kurallar bütünü kendisini tamamı ile uygulamada göstermektedir ve oluÅŸumu da pratikte vücut bulur. Dar alanda belirli hareketlerin yapılması veya yapılmaması olarak karşımıza çıkan adabı muaÅŸeret kuralları toplum içinde kabul edilir ve uygulanır. Yani adabı muaÅŸeret kurallarının soyut vakıaları da neticeleri de toplum içerisinde gerçekleÅŸir. Bu yönüyle yaptırımı diÄŸer kavramlara nazaran daha tahdididir. Bu kurallara örnek olarak davetler, gösterilerde hiçbir yerde yazılı olarak bulunmasa da kiÅŸilerce uyulan kurallar gösterilebilir. DiÄŸer kavramlardan farkı ise bu kuralların altında insan hareketleri ve insanlar arasındaki iliÅŸkilerin korunması yer almaktadır. Görgü kurallarının hareketten ibaret olmadığı hareketsizlik haline de sonuç baÄŸladığı inancı sabittir. Yukarıda deÄŸinildiÄŸi gibi görgü kuralları birbiriyle etkileÅŸimi olmayan farklı topluluklar içinde de kabul edilmiÅŸ olabilir ve böylelikle uygulama sahası için kesin sınırlar çizilemeyecektir.
Hukuk ve meslek etiÄŸi kavramlarından, bu kavramlarla baÄŸlantılı olan diÄŸer varlıklardan bahisle elzem konumuz ise insanlar arasındaki iletiÅŸimdir ve meslek etiÄŸinin çoÄŸunluÄŸunu bu iletiÅŸim oluÅŸturmaktadır. İletiÅŸim kavramı ile kastettiÄŸimiz ise herhangi bir ÅŸeyin aktarılması, paylaşılması, verilmesidir. Bu iletiÅŸimde bir gönderici ve bir alıcı taraf bulunmaktadır ancak tarafların kendi içindeki sayı taraf sayılarından bağımsız olabilecektir. Bir kiÅŸinin bir topluluÄŸa konuÅŸması veya bir grubun yalnızca bir kiÅŸiye karşı cephe aldığını belirten hareketlerde bulunması müstesna örneklerimiz arasında yer alacaktır. İletiÅŸimde konu ileti olup iletinin mücerret veya somut olması herhangi bir deÄŸer taşımamaktadır. İletinin taraflar için bir deÄŸer taşıması yeterli olup deÄŸer ve sonuç fonksiyon kümelerinde karşılığı bulunması halinde geçiÅŸ için elveriÅŸli konumda olduÄŸu söylenebilecektir. İletiÅŸimin anlaşılmayan (süregelen bir ÅŸekilde) kısmı ise taraflar arasındaki paylaşımın, alışveriÅŸin baÅŸlamasından önce var olup sadece bu yöntem ile uygulanmaya baÅŸladığıdır. Bu konuya açıklık getirmek gerekirse önyargının oluÅŸması iletiÅŸimden önce de olabilecektir ve etkisini iletiÅŸimin uygulama aÅŸamasında oluÅŸturacaktır. Ancak söylediÄŸimiz gibi bu ve benzeri durumlarda iletiÅŸimin pratikteki hali baÅŸlamadan öncesi için de belirli sınırın geçilip bazı deÄŸerlerin kabul edilmesi gerekmektedir. Böylelikle toplum içerisinde saygı kavramının varlığı anlaşılacağıdır. Toplum içindeki dayanışmanın (ne kadar katılamasam da) varlığı için Durkheim’ ın da belirttiÄŸi gibi saygı kavramının anlaşılması ve kabul edilmesi ile gerçekleÅŸeceÄŸi kaçınılmazdır. Bu açıdan saygının varlığı ahlak boyutuna yaklaşıp deÄŸerlendirmede de ahlak kuralları kadar olmasa da saygının varlığı da ayrıca ele alınmalıdır. İyi ve kötü olarak yapılacak ayrımın farkına varmadan evvel bir saygının eÅŸlik ettiÄŸi ölçütler ile deÄŸerlendirme yapmanın yerinde olacağını düÅŸünmekteyim. İletiÅŸim kavramının yukarıda irdelenen kavramlardan farkı ise kurallar bütünü ile karşımıza çıkmayıp kurallar bütününün uygulandığı pratik sahasıdır. Önemi ise her evrede etik, ahlak, hukuk kurallarının iÅŸlevselliÄŸinde etkin rolünün olmasıdır. İletiÅŸim konusunu ayrıca karşılaşılan sorunlar baÅŸlığı altında da inceleyeceÄŸimiz için ÅŸu kadarki kısmı bu baÅŸlık için yeterli olacaktır.
3. Etik Kurallarının Bağlayıcılığı
Etik kurallarının genel itibari ile yazılı olmadığını söylesek de meslek etiÄŸi için aynı ÅŸeyi söyleyemeyeceÄŸiz. Meslek etiÄŸi kuralları bazı sistemler içerisinde standart oluÅŸturulması ve müeyyideye baÄŸlanabilmesi için yazılı olarak düzenlenmiÅŸtir. Bu açıdan meslek etiÄŸi kuralları ile baÄŸlantılı olduÄŸu hukuk kurallarının gri bir alana sahip olduÄŸunu rahatlıkla vurgulayabiliriz. Bu konuda hukuk meslek etiÄŸi için ise ulusal sınırı aÅŸan öneme sahip muhteviyatına dair uluslararası düzenlemeler ve kurallar getirilmiÅŸtir. Avukatlık mesleÄŸine iliÅŸkin Havana Kuralları ile uluslararası düzeydeki kurallardan, TBB Meslek Kuralları ile de ulusal düzeydeki hukuk kurallarından da bahsedebilmekteyiz ancak bu kuralların içindeki konular etik konusunu oluÅŸturacağı için etik kurallarından tam bağımsız hukuk kuralları olduÄŸunu söylemek pek mümkün olmayacaktır. TBB Meslek Kuralları ile müeyyideye baÄŸlanan hareketlerin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bunun nedeni ise toplum için yüksek saygınlığa sahip avukatlık mesleÄŸinin deÄŸeri için bir koruma saÄŸlamak olarak görülse de farkın ayrımına vararak asıl önem deÄŸerini hukukun üstünlüÄŸüne teslim etmek gerekir. Kutsallığı tartışılmayacak olan hukuk ve adalet kavramları için avukatlık mesleÄŸi sacayaklarından biridir. Bu nedenle mesleÄŸin ruhunun korunmaya ihtiyacı vardır. Yaptırım baÄŸlanan hareketlerin çoÄŸuna bakıldığında hem mesleÄŸin korunduÄŸu hem de toplumdaki güvenin ve bireylerin korunduÄŸu da görülecektir. Meslek kurallarının Avukatlık Kanunu’nda da görünümleri bulunmakla beraber iki belge arasında birçok köprü bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen meslek kuralları ve Avukatlık Kanunu’nda belirtilen hususlarda yaptırımın uygulanması aÅŸamasında baroların varlığı da büyük öneme sahiptir. Zira avukatların mesleki hayatlarına iliÅŸkin soruÅŸturmaların yürütülmesi baroların disiplin kurullarına bırakılmıştır ve bu kurullara avukatların mesleki yaÅŸantıları için çok önemli ceza yetkisi tanınmıştır. Bu durumda akla gelecek olan ilk ÅŸey Anayasal güvence altında olan devredilemez yargılama yetkisidir. Dikkat çekmek gerekir ki burada bir yargılama yapılmayıp deÄŸerlendirme yapılmaktadır ve kurullar ile sadece mesleki hayata etki eden disiplin cezaları verilmektedir. Disiplin cezalarında ise son çare olarak cezanın verildiÄŸi ve cezanın verilmesinde kademeli sistemin kabul edildiÄŸi söylenebilecektir. Bu açıdan yargılamadan ziyade denetleme mekanizmasının bağımsız barolara verilmesi yerindedir. Tabi bu yetkinin doÄŸru kullanılması çok önemlidir ve bu denetleme mekanizmasının da denetlenmesi gerekecektir.
Hukuk dünyası için bir diÄŸer vazgeçilmez meslek ise hâkimlik ve savcılık olarak karşımıza çıkacaktır. Bu iki mesleÄŸin farklı etik kuralları oluÅŸacağı da sarihtir. Zira uygulamada birbirinden bağımsız iÅŸ tanımları olduÄŸu gibi korudukları hukuki yarar ve neticeleri de birbirlerinden bağımsızdır. BM Bangalore Yargı EtiÄŸi İlkeleri ile hâkimlerin meslek etiÄŸi çerçevesi çizilirken HMK ve CMK ile de meslek etiÄŸinin yaptırım boyutu iÅŸlev kazanacaktır. BudapeÅŸte İlkeleri ile de savcılık mesleÄŸi için etik kurallarının geniÅŸ sınırları çizilmiÅŸtir.
4. Karşılaşılan Sorunlar
Bu baÅŸlığın atılması avukatlar ile müvekkiller arasındaki iliÅŸkilerde yaÅŸanan, yaÅŸanması muhtemel sorunların varlığının tespiti için önemlidir. ÖnceliÄŸimizin tespit ve sonrasında da çözüm önerilerinin ileriye sürülmesi olduÄŸunun vurgulanması gerekir. Bu açıdan avukat, müvekkil ve aradaki bağın oluÅŸturduÄŸu farklı kombinasyonlarda yaÅŸanan ve yaÅŸanması muhtemel sorunlara deÄŸinelim.
İlk olarak avukatlık mesleÄŸini icra edenler açısından karşılaşılan sorunlardan bahsedelim. Avukatlık mesleÄŸinin hem interaktif hem de normatif yönünün olması sebebi ile avukatların karşılaÅŸacağı sorunları kabaca 2 baÅŸlık halinde inceleyebiliriz. Müvekkil kaynaklı ve mesleÄŸin icrasındaki uygulama kaynaklı karşılaşılan sorunlar hali olarak tasnif etmek gerekir.
Öncelikle sorunun çıkış noktasına göre sorunun tespit edilmesi çözüm için de mühimdir. Avukat-müvekkil iliÅŸkisinde karşılaşılan sorunun çıkış noktası hangi taraftan geliyorsa bu farka göre kurtarıcı iletiÅŸimin oluÅŸturulması gerekecektir. Aradaki sorunun tarafların kiÅŸiliklerinden kaynaklı olabileceÄŸi gibi taraflardan birinin toplumdaki bulunan sınıfı nedeni ile de çıktığı gözlemlenebilir. Bu gibi durumların dışında sorun, iliÅŸki kurulduktan sonra da ortaya çıkabilecektir ve bu sefer de ilk ayrımımızdaki kadar derine inilmeden bir ilk tespitin yapılması gerekecektir. Zira düÅŸünce refleksimiz de bu yönde hareket etmektedir. Hemen söylemek gerekir ki taraflar arasında bir dengeden bahsedemeyeceÄŸimiz gibi bir avukatın ileride oluÅŸabilecek sorunları da kendi nezdinde önceden tespit etmesi hem kendi yararına olacağı gibi aradaki iliÅŸki için de çok önemlidir, sorunun oluÅŸumundan önce alınacak önlemler iliÅŸkinin ayakta kalmasında çok etkilidir. Bu ön tespit için ise avukatın müvekkil ile yaptığı (öncelikle ilk) mülakatlar elzemdir.
Yukarıdaki tasnif sonucunda tespit etme hususu birey için kolaylaÅŸacaktır. Taraflar arasında kurulan iliÅŸki vekalet iliÅŸkisi olup avukat, müvekkilin vekaletnamede çizmiÅŸ olduÄŸu sınırlar ile baÄŸlıdır. Binaenaleyh avukatın bu sınırlar içerisinde bağımsız olduÄŸu da söylenmelidir. Vekaletname iliÅŸkisi sebebiyle ortaya çıkan sorunlardan daha çok uygulamadaki sorunlardan bahsetmemiz gerekecektir.
Avukatlık Kanunu 134. maddesi “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, meslekî çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiÄŸi dürüstlüÄŸe uygun ÅŸekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır. “ ile uygulamadaki en büyük sorunu görmekteyiz. Bu normun içeriÄŸinde avukatlık onuru, düzeni ve geleneÄŸi olarak üç farklı halin açık olmadığı aÅŸikardır. Baro tarafından yapılacak disiplin soruÅŸturması neticesinde; uyarma, kınama, para cezası, kısmi faaliyet yasaklaması ve meslekten çıkarılma cezaları verilebilmektedir. Ancak maddedeki avukatlık onuru, avukatlık düzeni ve avukatlık geleneÄŸi gibi herkesçe farklı algılanabilen kavramlar açıklığa kavuÅŸturulmamıştır. Baroların disiplin kurulları tarafından verilen kararlara karşı Türkiye Barolar BirliÄŸi Disiplin Kuruluna itiraz yolu gösterilmiÅŸ olsa da esas sorun olan norm sorunu bu soruÅŸturmada da karşımıza çıkacaktır.
Neticeten; mesleÄŸin icrasına dair Avukatlık Kanunu, Türkiye Barolar BirliÄŸi Meslek Kuralları gibi yazılı kurallar mevcut olsa da yazılı kaynaklarda yetersizliÄŸin mevcudiyeti ve normların sarih olmaması sebebiyle hukuki güvenilirliÄŸin olmadığı söylenmelidir. Etik konusunda ülkemizin bu konuyu daha çok gündemde tutması, meslek sorunlarını daha çok dile getirmesi ve çözüm adına daha çok yol almamız gerekmektedir.
[1] A. Can TUNCAY, Hukuksal Etik s.2