Türk Ceza Kanunu, Ä°kinci Kitap, Ä°kinci Bölüm, Onuncu Kısım ile “Malvarlığına Karşı Suçlar” düzenlenmektedir. Malvarlığı kavramının farklı tezahürleri ve alt baÅŸlıklarının olduÄŸunu görmekteyiz. Ceza hukuku kapsamında suçun konusuna dair incelemelerin yapılmasında eÅŸya hukuku nezdinde yapılan tanımların ceza hukuku için de anlam ifade etmesi[1] ve aynı zamanda eÅŸya hukukunda yapılan tanımlardaki deÄŸiÅŸimlerin ceza hukuku için de yakından takip edilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle malvarlığı baÅŸlığı altındaki kavramların tanımlanması ve suç içindeki görünümlerine dair farklı görüÅŸleri vurgulamak amacıyla bu çalışma düzenlenmiÅŸtir.
Malvarlığı ve Diğer Kavramlar
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 35. maddesi ile kiÅŸilere tanınmış olan mülkiyet hakkından bahsetmemiz gerekecektir. Türk Medeni Kanunu 683. maddesi ile mülkiyet hakkı içeriÄŸini iÅŸaret ederek “Bir ÅŸeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o ÅŸey üzerinde dilediÄŸi gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” malik ile “ÅŸey” arasındaki iliÅŸkiyi göstermektedir. Bu bahisle kanun lafzının mülkiyet tanımı vermediÄŸini ancak içerisinden mülkiyetin tanımı, öÄŸeleri ve tüm özelliklerini türetebileceÄŸimizi çıkarmaktayız.[2]
EÅŸya kavramı için genel görüÅŸ olarak; maddi varlığa sahip olma, hakimiyete elveriÅŸlilik, kiÅŸilik dışı olma unsurlarının arandığını görsek de maddi varlık hususunda ekonomik deÄŸer taşıma unsurunun günümüzde aranmaması kanaatindeyiz. Dikkat edilmesi gereken husus Türk Medeni Kanun’un (“TMK”) eÅŸyayı tasnif ederken taşınır ve taşınmaz ayrımını kullanmasının yanında bu ayrımın ihtiva edemeyip zamanın getirisi olan kavramların da mülkiyet ve dolayısıyla malik kavramlarıyla baÄŸlanabilmesine olanak tanımıştır. Bu tasnifin sonucu ise zilyetlik kavramı ile açıklanmaktadır. Zilyetlik; “bireyin eÅŸyada eylemli egemenliÄŸi, eÅŸyayı elinde tutması, korporel (cismani) baÄŸlantı kurması, anlamına gelmektedir.”[3] Malik olmaksızın eÅŸya üzerinde zilyetlik kurulabilmesinin sonucuyla suçların konusunda karşılaÅŸmaktayız.
Mülkiyet ve zilyetlik kavramlarından sonra zarar kavramı üzerinde durmakta fayda vardır. Zarar kavramı mülkiyet ile açıklanmaya çalışılmışsa da sonrasında farklı teorilerin getirilmesi ile menfaat kavramı içerisinde açıklanmasında yarar vardır. Bilhassa zarar kavramının geniÅŸ yorumu içerisinde maddi ve manevi zarar kavramlarının bulunması, zararın ekonomik deÄŸer olarak görülmesinin ötesinde hukuki deÄŸer olarak görülmesi sonucunu karşımıza çıkarmaktadır. Normatif zarar görüÅŸü ile birlikte zarar, hukuk düzeninin kiÅŸiye tahsis ettiÄŸi ekonomik menfaat ve deÄŸerlerinin ihlali nedeniyle kiÅŸinin faydasındaki azalma olarak karşımıza çıkacaktır.[4] Bu çıkarımın en bariz farkı kiÅŸinin zararının ilgili eylemlerle birlikte eÅŸya üzerinde oluÅŸan zarar ile sınırlı kalmayıp yoksun kalınan kâr ve yansıma zarar gibi zararların da incelenmesi gerekliliÄŸini ortaya çıkarmaktadır. Bu hususta “eylem sonucunda failin malvarlığında artma, maÄŸdurun malvarlığında ise azalma meydana geldiÄŸinden kaynaklı hükmi düzenleme yapıldığı kanaatine”[5] katılmak yerinde olmayacaktır.
Kanaat farklılığının ortaya çıkma sebebi esasen fark (menfaat) teorisi ile somut zarar teorisi arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Fark teorisi, Friedrich Mommsen’in menfaat kavramında, “Tazmin edilecek zarar (menfaat), malvarlığının zarar verici olay sonrasındaki fiili durumu ile bu zarar verici olay hiç gerçekleÅŸmeseydi malvarlığının içinde bulunacağı farazi durum arasındaki farktan oluÅŸmaktadır.”[6] Buradaki zarar kavramının menfaat ile örtüÅŸtüÄŸünü ve neticesinde zarar kavramının geniÅŸ yorumlanması gerektiÄŸini bu nedenle sadece somut deÄŸiÅŸime bakılmaması gerektiÄŸini görmekteyiz. Somut zarar teorisinde ise sadece ihlale uÄŸrayan hak konusu varlığın kendisinde meydana gelen azalmaların olması yeterli görülmektedir.[7] Teoriler arasındaki fark, bir eylemin bariz olarak eksilme gösterdiÄŸi konu dışında kiÅŸiye zarar verebilecek diÄŸer hususlara karşı bakış açımızdır. Bu açıdan zarar kavramının ekonomik deÄŸer yerine hukuki deÄŸer olarak görülmesi ve zarar kavramının geniÅŸ yorumlanarak yoksun kalınan kâr ve yansıma zararı da ihtiva etmesi yerinde olacaktır.
Kavramların Suçlardaki Görünümleri
Hırsızlık Suçu
TCK 141. madde lafzında belirtildiÄŸi gibi “taşınır mal (eÅŸya)” gündeme gelmektedir. Taşınır eÅŸyanın eylemli egemeni olan kiÅŸi, Türk Medeni Kanunu 985. madde mucibince taşınır eÅŸyanın maliki sayılmaktadır. Bu karinenin, esasında zilyetliÄŸe hukukumuz tarafından atfedilen deÄŸeri gösterdiÄŸini görmekteyiz. Bu hususta hırsızlık suçunun konusunu taşınır mal oluÅŸturmaktadır. Taşınır malın muhteviyatına baktığımızda ise öÄŸretide kabul gören ekonomik karşılık görüÅŸünün yerine hukuki deÄŸer atfedilerek ekonomik deÄŸer taşımayan malların da suçun konusu kapsamında deÄŸerlendirilmesi gerekecektir.[8]
Aynı maddenin mülga 2. fıkrasında düzenlenen “ekonomik deÄŸer taşıyan her türlü enerjinin de taşınır mal sayılacağı” esasen taşınır mal kavramının ceza hukuku içinde nasıl yer edinmesi gerektiÄŸini bize gösterecektir. TMK 762. maddesi ile taşınır malları “nitelikleri itibarıyle taşınabilen maddî ÅŸeyler ile edinmeye elveriÅŸli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doÄŸal güçlerdir.” ÅŸeklinde düzenlenmiÅŸtir. Ancak ilgili hükmün 6352 s. Kanun ile yürürlükten kaldırılması neticesinde enerji, suçun kapsamı dışında kalmıştır. Ä°stisna olarak vurgulamamız gerekirse hayvanların, eÅŸyayı aÅŸan ölçüde tepki verebilmesi sebebiyle kendine özgü (sui generis) yapısı ve TTK 936. madde mucibince taşınır eÅŸya statüsünde bulunan gemilerdir. Ceza Kanunumuz 142. Maddenin 2. Fıkrasının g bendi, büyük ve küçükbaÅŸ hayvan hakkında iÅŸlenen hırsızlık suçunu nitelikli hal olarak kabul etmekte iken büyük ve küçükbaÅŸ hayvan ayrımını ise 22.03.1950 tarihli 5617 s. Kanun’ un 2. maddesinde görmekteyiz. TTK 936. madde hükmü ile taşınır eÅŸya kabul edilen gemilerin çalınmasında ise 141. madde kapsamında suçun konusunun oluÅŸacağını söyleyebiliriz. Fikir ve sanat eserleri için ise FSEK ve SMK uyarınca korumaların olduÄŸunu ancak taşınır eÅŸya vasfını taşıyabilecek ÅŸekilde yapıya ulaÅŸtıklarında TCK 141 vd. hükümlerinin uygulama alanı bulabileceÄŸini söyleyebiliriz.
Hırsızlık suçunun konusunu taşınır mal, korunan hukuki deÄŸerini (tartışmalı olmakla beraber) irade özgürlüÄŸü ile zilyetlik ve zilyetliÄŸin saÄŸladığı haklar oluÅŸturmaktadır. Zira suçun maÄŸduru ve suçtan zarar gören kavramlarının açıklanması üzerine kanun hırsızlığa karşı zilyedi koruma amacını taşımaktadır. Bu durumda zilyedin maÄŸdur, malikin ise suçtan zarar gören olduÄŸunu kabul etmeliyiz. Bu kapsamda mülkiyet ve zilyetliÄŸin hırsızlık suçu açısından farkını görmekteyiz.
TCK 146. madde ile düzenlenen kullanma hırsızlığı suçunun konusunda ise taşınır malın kullanmakla tükenmemesi, iade edilebilmesi gerekmektedir. Bu hususta failin eylemleri neticesinde iade edilemeyen taşınır mallar açısından maddedeki indirim uygulanamayacaktır. Buna karşın kullanma hırsızlığı suçunun, hırsızlık suçundan farklı olduÄŸunu ve bu nedenle konusu bakımından sadece taşınır mallar ile sınırlıdır zira 146. madde lafzında öncelikle hırsızlık suçunun iÅŸlenip daha sonrasında iadesini aramaktadır.
Kanunumuzun yukarıda iÅŸaret edilen deÄŸerleri koruma gayesi karşısında 145. maddede taşınır malın deÄŸerinin az olmasına göre indirim veya ceza vermeme hususunda hâkime takdir yetkisinin tanınmasını, korunan hukuki deÄŸere halel getirdiÄŸini söylemek gerekir.
YaÄŸma Suçu
TCK md 148 ile 151. maddeleri arasında düzenlenen yaÄŸma suçunda malvarlığı unsurunun tezahürünü muhtelif ÅŸekillerde görmekteyiz. Tehdit veya cebir hususunda “malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uÄŸratma” kısmı, malvarlığı lafzının geniÅŸ yorumlanmasını gerektirir. Bu nedenle ekonomik deÄŸer yerine hukuki deÄŸer kavramı ile normatif zarar ÅŸeklinde yorumlanarak eÅŸyaya verilebilecek zarar ile yoksun kalınabilecek kâr ve yansıma zararların bu konuda gündeme gelmesi gerekmektedir.
Hükmün devamında “bir malı teslime veya bir malın alınmasına” lafzı ile de kanun koyucunun suçun konusunda taşınır eÅŸyayı düzenlediÄŸini görmekteyiz. Unutmamak gerekir ki birden fazla hareketin arandığı yaÄŸma suçunda tehdit veya cebir kısmı için taşınır eÅŸya ile sınırlı deÄŸilken maddi unsurun hareket baÅŸlığındaki eylemler için taşınır eÅŸya[9] öngörülmüÅŸtür. Taşınır eÅŸyanın tespiti ise bu konuda elzem olup yukarıdaki açıklama ile paralellik gösterecek ÅŸekilde belirleme yapmak gerecektir.
Hükmün ikinci fıkrasında senet lafzı ile taşınır eÅŸya olan kıymetli evrak hususunda düzenleme yapılmıştır. MaÄŸdurun veya baÅŸkasının malvarlığının; pasif kısmının artmasına, aktif kısmının azalmasına sebep olan hareketler cebir veya tehdit ile yapıldığında ilk fıkra hükmü ile cezalandırılır ancak maÄŸdurun veya baÅŸkasının aktifinin azalması ya da pasifinin artmasının somut olarak gerçekleÅŸmesi gerekmemektedir.
Mala Zarar Verme Suçu
Mala zarar verme suçunun konusu olarak “taşınır ve taşınmaz” mal olduÄŸunu görmekteyiz. Böylelikle mal olarak tespit ettiÄŸimiz herhangi bir ÅŸeyin sadece ekonomik deÄŸer olarak deÄŸil maddi ve manevi deÄŸere sahip olabileceÄŸini vurgulamakta yarar vardır.[10]
Bu konuda malvarlığı kapsamı dahilinde incelenebilen enerjilerin mala zarar verme suçu kapsamında deÄŸerlendirilemeyeceÄŸi[11] görüÅŸü olmasına karşılık konunun tartışmalı olduÄŸunu ve TCK 163. maddesi ile elektrik, su, doÄŸalgazın suçun konusunu oluÅŸturabildiÄŸini, “Nitelikleri itibariyle taşınabilen maddi ÅŸeyler ile edinilmeye elveriÅŸli doÄŸal güçler sayılmak suretiyle elektrik, atom enerjisi gibi doÄŸal güçler de taşınır eÅŸya hükmünde kabul edilmiÅŸtir”[12] görüÅŸüyle doÄŸal güçlerin de taşınır ÅŸey/mal olarak kabul edilmesi gerektiÄŸi düÅŸünülmelidir.
Paranın suçun konusu kapsamında deÄŸerlendirilebileceÄŸi görüÅŸü[13] bulunmakla beraber paranın zilyetliÄŸinin devri ile mülkiyetinin geçmesi neticesinde kiÅŸinin kendi malına zarar vermesi söz konusu olacağından suçun oluÅŸamayacağını belirtmek gerekecektir. Ancak paranın belirginliÄŸe (ayırt ediciliÄŸe) uygun ÅŸekilde zilyetlik devrinde suçun iÅŸlenebileceÄŸi söylenebilir.
Suçun konusu içerisinde deÄŸerlendirilmesi gereken diÄŸer bir durum ise “baÅŸkasına ait olma” durumudur. Bu konuda tek kiÅŸi mülkiyetine ait olunmasında malikin belirlenmesi sorunu ortaya çıkmayacaktır ancak birlikte mülkiyet dediÄŸimiz paylı ve elbirliÄŸi mülkiyetini ayrı ayrı incelememiz gerekecektir. Paylı mülkiyet, Türk Medeni Kanunumuza göre birden çok kimsenin maddi olarak bölünmemiÅŸ bir ÅŸey üzerinde pay oranındaki sahipliÄŸini ifade etmektedir. Bu durumda malikler esasen mülkiyet konusunda payları oranında katılmaktadır ancak “her paydaÅŸ eÅŸyanın zerresinde hak sahibidir.”[14] Bu sebeple de paydaÅŸ her ne kadar payını devredebilse de ÅŸey üzerinde fiili taksim yapılmadığı zaman hakimiyetin kaybolduÄŸunu söyleyemeyeceÄŸiz. Yani payın oranı mülkiyet konusunun yönetimine dair olan paylı mülkiyet birliÄŸi için önem taşımakta ise de kiÅŸinin mülkiyeti açısından karşımıza çıkamayacaktır. Bu sebeple de suçun baÅŸkasına ait taşınır/taşınmaz mal lafzını paylı mülkiyette fiili taksimin gerçekleÅŸmediÄŸi durumlarda göremeyeceÄŸiz.[15] Bu görüÅŸümüz elbirliÄŸi mülkiyet konusunda da paralellik taşımaktadır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu
TCK 155. maddesi mucibince “baÅŸkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli bir ÅŸekilde kullanmak üzere zilyetliÄŸi kendisine devredilmiÅŸ olan mal üzerinde” sair eylemleri gerçekleÅŸtirmesi ile güveni kötüye kullanma suçunu oluÅŸturmuÅŸ olmaktadır. Buradaki elzem husus failin sadece zilyetliÄŸi (eylemli hakimiyeti) üstlenmiÅŸ olup mülkiyetin halen baÅŸkasına ait olmasıdır.
Mal kavramı içerisinde hükmün gerekçesi de göz önünde bulundurulduÄŸunda taşınır ve taşınmaz eÅŸyalar da bulunmaktadır. Aynı zamanda kıymetli evrak hususunda kıymetli evrakın muhteviyatı önem taşımaktadır zira malı temsil eden kıymetli evrakların suçun konusuna dahil olduÄŸu kabul edilebilirken ortaklığı veya hakkı temsil eden kıymetli evrakların suçun konusunu oluÅŸturamayacağı kabul edilmelidir.[16]TBK 386. maddesi ile tüketime tabi malların ödünç olarak verilmesi ile tüketilme yetkisinin de devredildiÄŸi kabul edilmelidir ancak malın farklı sebeplerde devredildiÄŸi ve tüketim yetkisinin konuya dahil olmaması durumunda tüketime tabi misli mallar da suçun konusuna dahil olacaktır.[17]
Suçun konusu kapsamındaki en önemli nokta ise zilyetlik devri ile mülkiyetin de beraberinde geçebileceÄŸi eÅŸyalardır. Para, her ne kadar TMK 762. maddesi uyarınca taşınır eÅŸya olarak kabul edilse de piyasada tedavül edilen belgenin nesnel deÄŸeri deÄŸil malvarlığı hakkını mündemiç olduÄŸu kabul edilmelidir.[18] Bu nedenle de paranın zilyetliÄŸinin devri ile esasen mülkiyetinin de devredildiÄŸi kabul edilmelidir. Birisine borç para verildiÄŸinde ilgili paranın mülkiyetinin borç verilen kiÅŸiye geçtiÄŸi ve borç veren kiÅŸinin ise borç verdiÄŸi kiÅŸiye yönelik alacak hakkı doÄŸmuÅŸ olduÄŸunu kabul etmek gerekir. Burada verilen paranın ayırt edici olma hususu yani dış dünyadan soyutlanarak verilmesi halinde ise belirlilik ilkesi korunacağı için suçun konusu olabilmesi için ancak belirgin olması hususu aranmak zorundadır. Bu sebeple öÄŸretide hâkim görüÅŸ olan paranın doÄŸrudan suçun konusu olmasına katılmamaktayız.[19] Bu hususta bir hakkı iÅŸaret eden kıymetli evrakların da dikkatle incelenmesi gerektiÄŸi aksi takdirde suçun konusunu oluÅŸturamayacağını belirtmekte fayda vardır.
Kanun lafzı ile ilgili ÅŸeyin devrinin neticesinde zilyedin haksız zilyet olmaması gerekmektedir. Bu sebeple haksız zilyetlik hususunda güveni kötüye kullanma suçu önem arz etmeyecektir. ZilyetliÄŸin devri hususunda herhangi bir sınırlama getirilmediÄŸi için tüm devir çeÅŸitleri kapsam dahilindedir. Ancak zilyetlik/hakimiyet sahasının burada önem taşıdığını göreceÄŸiz zira zilyetliÄŸin devri hususunda malikin hakimiyet sahasından çıkması gerekmektedir. Bu durumda zilyet yardımcısı, “fiili egemenliÄŸe sahip olmasına karşılık zilyet sayılmayanlar”[20] olarak kabul ettiÄŸimiz, zilyetlikle ilgili kuralları uygulayamadığımız bir sıfat bulunmaktadır. Bu durumda zilyet yardımcısının zilyet olarak kabul edilebilmesi için halihazırdaki zilyedin hakimiyet sahasından çıkması gerekeceÄŸini unutmamamız gerekir.
BaÅŸka bir husus ise TBK kapsamında 775. maddesi ile “iÅŸleme” baÅŸlığı altında düzenlenen zilyedin bir baÅŸkasına ait eÅŸyayı iÅŸlemesi/baÅŸka hale getirmesi ile emeÄŸin deÄŸerinin, eÅŸyanın deÄŸerinden fazla olması halinde artık yeni ÅŸeyin mülkiyetinin iÅŸleyen kiÅŸi olan zilyede ait olmasıdır. Bu durumda suçun iÅŸlenebilmesi için sadece zilyetliÄŸin devri gerektiÄŸini ve iÅŸleme sonrasında doÄŸrudan mülkiyetin zilyede devri gerçekleÅŸtiÄŸi için güveni kötüye kullanma suçunun iÅŸleme sonrasında oluÅŸamayacağını belirtmemiz gerekir.
Dolandırıcılık Suçu
TCK 157. maddesi uyarınca “Onun veya baÅŸkasının zararına olarak, kendisine veya baÅŸkasına bir yarar saÄŸlayan” lafzı ile malvarlığına dair herhangi bir kısıtlama getirilmeyerek (önceki maddelerde kısıtlamaları bilinçli olarak yapıldığı varsayımı ile) hukuki deÄŸeri haiz her ÅŸey suçun konusunu oluÅŸturabilecektir.
Manevi deÄŸerlerin zararlarının tespiti ve tazmini hususunda sübjektif ve objektif görüÅŸ yanında karma görüÅŸün savunulmasının ceza hukukunun amacı ile örtüÅŸeceÄŸini, en azından, dolandırıcılık suçu bakımından söylememiz gerekecektir. Bu konuda “Sübjektif unsur olarak, bir yandan kiÅŸinin içsel yönüne etkili olmalı yani kiÅŸinin psikolojik ruhsal yönü üzerinde etkili olmalı; diÄŸer yandan da dışsal yönüyle de onun ekonomik ve sosyal yaÅŸamında etkili olmalıdır. Bunlarla birlikte objektif deÄŸerlendirme yönünden bu etkilerin manevi zarar oluÅŸturabileceÄŸinin kabulünün haklı (objektif unsur) olması gerekir.”[21] görüÅŸün kabulü ile suçun oluÅŸması için maÄŸdurun malvarlığına iliÅŸkin zararın oluÅŸması gerektiÄŸi düÅŸüncesinin de giderildiÄŸini görmekteyiz.
Bu konuların yanında dolandırıcılık suçunun maÄŸdurunun tespit edilmesi de zarar kısmı için önem taşımaktadır. Suçun oluÅŸumunda aldatılan kiÅŸi ile zarara uÄŸrayan kiÅŸinin aynı olması zorunluluÄŸu olmaması ile birlikte haklı zilyedin bu konuda aldatılan ve dolayısıyla maÄŸdur sıfatını alacağını, zarara uÄŸrayan kiÅŸinin, malikin, suçtan zarar gören olacağını vurgulamamız gerekecektir.[22]
SONUÇ
Suç teorisinde suçun unsurları baÅŸlığı altında maddi unsurlar içerisinde bulunan suçun konusu, suçun meydana gelebilmesi için varlığı zorunlu unsur olarak karşımıza çıkacaktır.[23]Suçun konusunun tespitinde hata yapıldığında soruÅŸturmanın ve kovuÅŸturmanın yanlış suç üzerinden yürütüldüÄŸünü görebileceÄŸimiz gibi hükmün de yanlış tesis edildiÄŸini görebiliriz. Bu nedenle korunan hukuki deÄŸer ve suçun konusunun tespiti hayati öneme sahiptir.
Her suç kendi içerisinde bir konu barındırmak zorundadır. ÖÄŸretide hareketin yöneldiÄŸi “kiÅŸi ya da ÅŸeyin” suçun konusunu oluÅŸturduÄŸu görüÅŸü ile hümanist doktrin esasında suçun konusunu, “insanın idrak edebileceÄŸi her ÅŸey”[24]olacağı görüÅŸü bulunmaktadır. Hümanist doktrin çerçevesinde suçun konusunun daha isabetli tespit edilebileceÄŸini söylemekte fayda vardır.
Malvarlığına karşı suçlarda suçun konusunun tespiti aynı zamanda suçun unsurları baÅŸlığı altında hareket kavramında da farklılıkları gösterecektir zira eÅŸya kavramı üzerinden mülkiyetin ya da zilyetliÄŸin devri hareketlerinin farklı sonuçlar göstereceÄŸi söylenmelidir. Bu nedenle suçun konusu yanlış tespit edildiÄŸinde hareketin yöneldiÄŸi husus üzerinden yapılan çıkarımlar da yanlışlık ihtiva edecektir. Ezcümle, ceza hukuku öÄŸretisinin eÅŸya hukuku tanımlarından uzak kalmaması ve suçun unsurlarında bu tanımları aktif ve aktüel olarak kullanmak gerekeceÄŸini belirtmekte fayda vardır.
Kaynakça
Alacakaptan, UÄŸur. Suçun Unsurları. Ankara: Sevinç Matbaası, 1967.
Antalya, Gökhan. «Manevi Zararın Belirlenmesi ve Manevi Tazminatın Hesaplanması.» Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı, 2012: 230.
Erem, Faruk. Ceza Hukukunda Ümanist Doktrin. Ankara: Sevinç Matbaası, 1980.
Ergüne, Mehmet Serkan. Olumsuz Zarar. Ä°stanbul: Beta, 2008.
ERTAŞ, Şeref. Eşya Hukuku. İzmir: Barış Yayınları, 2014.
Ä°nceoÄŸlu, Asuman Aytekin. «Güveni Kötüye Kullanma.» Özel Ceza Hukuku içinde, 195. Ä°stanbul: On Ä°ki Levha Yayıncılık, 2018.
Kangal, Zeynel. «Dolandırıcılık Suçu.» Özel Ceza Hukuku içinde, 249. Ä°stanbul: On Ä°ki Levha Yayıncılık, 2018.
Koca, Mahmut, ve Ä°lhan Üzülmez. Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Adalet Yayınevi, 2017.
Özbek, Veli Özer, Koray DoÄŸan, Pınar Bacaksız, ve Ä°lker Tepe. Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2017.
Sanlı, Kerem Cem. Hukuk ve Ekonomi ÖÄŸretisi ve Haksız Fiil Hukukunun Ekonomik Analizi. Ä°stanbul: Arıkan Yayıncılık, 2007.
Serozan, Rona. EÅŸya Hukuku. Ä°stanbul: Filiz Kitabevi, 2014.
Sirmen, Lale. Eşya Hukuku. Ankara: Yetkin Hukuk Yayınları, 2016.
Tezcan, DurmuÅŸ, Mustafa Ruhan Erdem, ve Murat Önok. Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2017.
Yüksektepe, Mert Asket. BAM Ceza Daireleri ve Yargıtay Ä°lamları ile Dolandırıcılık. Ä°stanbul: Aristo Kitabevi, 2018.
[1] Koca- Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, Ankara, 2017, Adalet Yayınevi, s.516
[2] Rona SEROZAN, EÅŸya Hukuku, Ä°stanbul, Filiz Kitabevi, 2014, C.1 s.201
[3] SEROZAN, s.98
[4] Kerem Cem SANLI, Hukuk ve Ekonomi ÖÄŸretisi ve Haksız Fiil Hukukunun Ekonomik Analizi, s. 365
[5] Mert Asker YÜKSEKTEPE, BAM Ceza Daireleri ve Yargıtay Ä°lamları ile Dolandırıcılık, Ä°stanbul, Aristo Kitabevi, 2018, s.37
[6] Mehmet Serkan ERGÜNE, Olumsuz Zarar, Ä°stanbul, Beta, 2008, s. 14
[7] ERGÜNE, s. 18
[8] Özbek – DoÄŸan – Bacaksız – Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2017, s. 598
[9] TEZCAN – ERDEM – ÖNOK, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuk, 15. Bası, Ankara, 2017, s. 703
[10] Özbek – DoÄŸan – Bacaksız – Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2017, s. 661
[11] TEZCAN – ERDEM – ÖNOK, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuk, 15. Bası, Ankara, 2017, s 728
[12] Lale SİRMEN, Eşya Hukuku, 4. Bası, Ankara, 2016, s.12
[13] Özbek – DoÄŸan – Bacaksız – Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2017, s. 662
[14] Lale SİRMEN, Eşya Hukuku, 4. Bası, Ankara, 2016, s. 273
[15] Aksi GörüÅŸ, TEZCAN – ERDEM – ÖNOK, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuk, 15. Bası, Ankara, 2017, s 728
[16] AYTEKÄ°N Ä°NCEOÄžLU, Asuman, Güveni Kötüye Kullanma, Özel Ceza Hukuku, c.4, Malvarlığına Karşı Suçlar, On Ä°ki Levha Yayıncılık, Ä°stanbul, 2018, s. 204
[17] AYTEKÄ°N Ä°NCEOÄžLU, Asuman, Güveni Kötüye Kullanma, Özel Ceza Hukuku, c.4, Malvarlığına Karşı Suçlar, On Ä°ki Levha Yayıncılık, Ä°stanbul, 2018, s. 204
[18] Şeref ERTAŞ, Eşya Hukuku, 11. Bası, İzmir, 2014, Barış Yayınları, s. 484
[19] TEZCAN – ERDEM – ÖNOK, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuk, 15. Bası, Ankara, 2017, s.742; Koca- Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, Ankara, 2017, Adalet Yayınevi, s.631
[20] Rona SEROZAN, EÅŸya Hukuku, Ä°stanbul, Filiz Kitabevi, 2014, C.1 s. 114
[21] Gökhan ANTALYA, Cevdet Yavuz’ a ArmaÄŸan, s. 230
[22] KANGAL, Zeynel, Dolandırıcılık, Özel Ceza Hukuku, c.4, Malvarlığına Karşı Suçlar, On Ä°ki Levha Yayıncılık, Ä°stanbul, 2018, s. 254
[23] UÄŸur ALACAKAPTAN, Suçun Unsurları, Ankara, 1967, Sevinç Matbaası, s. 5
[24] Faruk EREM, Ceza Hukukunda Ümanist Doktrin, Ankara, 1980, Sevinç Matbaası, s. 45